Ana Sayfa Edebiyat Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler

Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler

8980
0

Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler

Anlamaya bağlı edebi metinler, bir ya da birden çok olay çevresinde gelişen, okura yazı yoluyla ulaşan metinlerdir.

Anlatmaya bağlı edebi metinler; destan, masal, halk hikayesi, mesnevi, manzum hikaye, hikaye ve romandan oluşur.

Anlatmaya Bağlı Edebi Metinleri İnceleme Yöntemi

A) Zihniyet

Bireylerin ya da toplumların inanç, uygarlık, tarih, gelenek ve eğitim yoluyla oluşturdukları düşünme sistemine zihniyet denir. Dönemlerin de zihniyeti incelenebilir. İnsan, toplum ve doğa üstüne düşünce tarzı ve bunları algılayış biçimi zihniyeti oluşturur. Değer yargıları, dünya görüşleri, yaşama biçimi, sosyal ve kültürel oluşumlar belirli bir zihniyetin dışa vurumudur.

Bütün anlatmaya bağlı edebi metinlerde dönemin zihniyetine dair yansımalar vardır. Sanatçı bir toplum içinde yetiştiği için onun eserlerinde yaşadığı dönemin zihniyet unsurlarını görmek mümkündür. Yani sanatçının eserlerine bakılarak yaşadığı dönemin zihniyetiyle ilgili bilgilere ulaşılabilir.

B) Yapı

Anlatmaya bağlı edebi metinlerde yapı belli bir plan çerçevesinde şekillenir. Bu metinlerin yapısı, olay (olay örgüsü), kişiler, zaman ve mekân (yer) unsurlarından oluşur. Bu unsurların belli bir düzen içinde bir araya getirilmesi yapıyı oluşturur.

a) Olay:

  • Anlatmaya bağlı edebi metinlerde gerçekleşen herhangi bir duruma olay denir.
  • Yapı unsurları içinde en önemli olan unsurdur.
  • Edebi metinlerde anlatılan olaylarla gerçek hayatta bire bir karşılaşmak mümkün değildir. Bunun sebebi anlatılanların yazar tarafından kurgulanmış olmasıdır.

Olay Örgüsü – Olay Zinciri

Olay örgüsü, eserdeki kişilerle ilgili ilişkilerin, çatışmaların ve bunlara bağlı olayların etkileşim ilişkisine bağlı bir biçimde belirli bir çizgi boyunca gerçekleşmesidir.
Olay örgüsü, birbiriyle ilgisiz olayların art arda sıralanması değil, birden fazla olayın sebep-sonuç ilişkisi içinde bir bütün oluşturmasıdır.

Olay zinciri ise, edebi metinlerde değil kişisel hayatı konu edinen metinlerde yer alır. Anı, biyografi, gezi yazısı gibi öğretici metin türlerinde anlatılan, gerçek yaşamdan alınan olayların hiç değiştirilmeden olduğu gibi anlatılmasıdır. Kurmaca değildir.

b) Kişiler:

  • Edebi metinlerde olayları yaşayanlara kişi denir.
  • Edebi metinler temelde insanı konu edinir. Kişi unsurunun olmadığı bir edebi metin düşünülemez.
  • Kişiler, tıpkı olay gibi gerçek hayattan izler taşısa da kurgu ürünüdür.
  • Edebi metinlerde kişiler insanlar olabileceği gibi insan dışı varlıklar da olabilir.
  • Kişiler, gösterdikleri özellikler doğrultusunda tip ve karakter olmak üzere iki grupta incelenir:
Tip:
  • Edebi eserlerde kişi kadrosu içinde yer alan, belli bir düşünce tarzının, topluluğun zihniyetinin veya ideolojinin temsilciliğini yapan sembol görevi yüklenmiş kişilerdir.
  • Tipin iyilik, kötülük, korkaklık, cimrilik gibi tek bir yanı ön plana çıkarılır. Bu yan kimi zaman oldukça abartılarak yansıtılır.
  • Tip için verilebilecek en iyi örnek Moliere’in Cimri’sidir. Bu tiyatroda baş kişi olan Harpagon’un cimrilik özelliği çok güzel bir şekilde abartılmış ve evrensel anlamda cimriliğin bir sembolü olmuştur.
Karakter:
  • Eserde duygu, düşünce, hayaller bakımından ele alınan kişilerdir.
  • Ayırt edici özelliklere sahiptir. Benzerlerine başka eserlerde rastlanmaz.
  • Karakterlerin kendisinden başka temsil ettiği bir düşünce, ideoloji vs. yoktur.

c) Zaman:

  • Edebi metinlerde olay ya da olayların yaşandığı sürece zaman denir.
  • Zaman, birkaç saat gibi kısa bir süre olabileceği gibi çok uzun bir süreç de olabilir. Kronolojik sırayla verilebileceği gibi sondan başa doğru ya da gelgitlerle verilebilir.
  • Zamanı belirgin eserler olduğu gibi zamanın belirsiz olduğu eserler de vardır.

d) Mekân (Yer):

  • Olayların meydana geldiği, yaşandığı yere mekân denir.
  • Mekân, olayı ve olayı yaşayan kişileri daha canlı hâle getirerek daha iyi bir şekilde anlamamıza yardımcı olur.
  • Kimi eserlerde gerçek mekân isimleri yer alsa da yine de yazar tarafından kurgulanmıştır.

 www.edebiyatvedil.net

C) Tema

  • Tema en genel anlamıyla yazarın anlattığı konunun genel çizgileriyle ifadesidir.
  • Tema kimi zaman anafikir ile karıştırılabilmektedir. Tema,metnin tamamında anlatılan konunun genel hali; anafikir ise eserin esasını meydana getiren düşünce, eserin sonunda varılacak çıkarım ya da eserde verilmek istenen mesajdır.
  • Metnin yapısı, olay örgüsü ve tema iç içedir.
  • Temayı bulmak için “Genel olarak metinde anlatılan nedir?” sorusunun sorulması gerekir.

D) Dil ve Anlatım

  • Duygu, düşünce, hayal ya da durumları sözlü veya yazılı olarak ifade etmeye anlatım denir.
  • Yazılı anlatımla oluşturulmuş bir edebi eserde olay ya da durumları okuyucuya anlatan kişiye anlatıcı denir. Anlatıcının varlığı metne bağlıdır. Yazar ve metin arasındaki kişidir.
  • Edebi metinlerde bir de bakış açısı denen bir kavram vardır. Metinde anlatılanların görüldüğü ve okura yansıtıldığı noktaya bakış açısı denir. Anlatıcı olayı çeşitli bakış açılarına göre anlatabilir. Kimi eserlerde birden fazla bakış açısı kullanılabilir.
  • Anlatmaya bağlı edebi metinlerde üç çeşit bakış açısı vardır:

a) İlahi Bakış Açısı:

  • Hakim, Tanrısal bakış açısı olarak da adlandırılır.
  • Bu bakış açısında anlatıcı her şeyi görür, bilir. Kahramanların iç dünyaları, düşünceleri, geçmişte yaşanmış ve gelecekte yaşanacak olaylar hakkında bilgi sahibidir. Kahramanlardan daha fazlasını bilir.
  • Anlatıcı olayların içerisinde yer almaz. Olaylara dışarıdan, müdahale etmeden, kahramanlardan daha geniş bir açıdan bakar.
  • Üçüncü kişili anlatım vardır.

Örnek: “Ali, bıkkınlıkla koltuğa yığıldı. Üzgündü. Az önce işlediği suçu düşünüyor, sonuçlarını kestirmeye çalışıyordu. Gitgide karamsarlığı arttı. Tam o anda çalan telefon düşüncelerini dağıttı. “Bu da kim?” diye düşündü ve yavaşça ahizeyi kaldırdı.”

b) Kahraman Anlatıcının Bakış Açısı:

  • Bu bakış açısında anlatıcı olayın kahramanlarından birisidir. Bu anlatıcı, olayın asıl kahramanı olabileceği gibi arka planda yer alan kahramanlardan biri de olabilir.
  • Anlatıcı hikayeyi bize kendi bakış açısıyla anlatır. Bundan dolayı metindeki kahraman ne görüyor, biliyor ve düşünüyorsa anlattıkları bunlarla sınırlıdır.
  • Kahraman anlatıcı, kendi dil ve üslubunu kullanır ve birinci tekil şahıs ağzıyla konuşur. Anlattıkları iç konuşma ve zihinden geçenler şeklindedir.
  • Okuyucuyla samimi ve inandırıcı bir iletişim kurmasıyla okuyucuya daha yakındır.

Örnek: “Her sabah Çarşı Camii’nin arkasındaki harap zaptiye ahırlarının önünden, bir serçe sürüsü gibi, cıvıl cıvıl neşeli geçerdik. Okul biraz daha ileride,alçak duvarlı,oldukça geniş bir avlunun ortasında idi. Bir kattı, etrafında yükselen büyük kestane ağaçlarının birbirine karışmış koyu gölgeleri bütün çatısını kaplardı. Biz daha avlunun kapısından Hoca girmeden Efendinin olup olmadığını, şöyle bir bakar, anlardık:
-Abdurrahman Çelebi gelmiş mi be?
-Gelmiş, gelmiş… ”  (Ömer Seyfettin / Falaka)

c) Gözlemci (Müşahit) Bakış Açısı

  • Anlatıcı, olayları dışarıdan bir kamera tarafsızlığı ile gözlemleyen bir konumdadır.
  • Anlatıcı, olayı yaşayan kişilerin iç dünyalarını, geçmişte yaşadıklarını, gelecekte yaşayacaklarını bilmez. Nesnel bir tavırla olayları anlatır.

Örnek: İhtiyarlar, köy kahvesinin önünde sandalyelerinde oturuyorlardı. Yaşlı bir çınar ağacının gölgesinde kalmış, beyaza boyanmış kerpiçten yapılan kahvehanenin içinde, kahveci İskilipli Musa’dan başka hiç kimse yoktu. Bahçede Muhtar Hasan birdenbire ayağa kalktı: “Ne susup duruyorsunuz? Şimdi ne halt edeceğiz? Söylesenize!” diye bağırdı. İhtiyarlar başlarını önlerine eğdiler. Elinde bir tepsi dolusu çayla bahçeye gelen Kahveci Musa: “Dellenme, bir hal çaresi bulunur.” deyince ihtiyarlar, başlarıyla onayladılar.

 

E) Metin ve Gelenek

  • Bir toplumda, toplulukta eski zamanlardan kalmış ve bundan dolayı saygı gören, nesilden nesile aktarılan, yaptırım gücü olan bilgi, alışkanlık, töre ve davranışlara gelenek denir.
  • Edebi açıdan gelenek şair ya da yazarın kendinden önceki sanat anlayışlarından, edebiyat birikimlerinden etkilenmesi ve faydalanmasıdır.
  • Sanatçı, sanat yaşamında hazır bulunduğu gelenekten yararlanır. daha sonra kendisi de o geleneğe katkıda bulunur ve onu daha ileri bir noktaya taşır.
  • Örnek verecek olursak İslamiyet öncesi Türk edebiyatında hece ölçüsü ile, dörtlükler halinde ve (saz) kopuz eşliğinde şiir söyleme geleneği vardı. İslamiyet’in kabulünden sonra da bu gelenek devam etmiş ama yanında Arap ve Fars kültüründen gelen aruz ölçüsüyle, beyitler halinde şiir yazma geleneği de yerleşmiştir.19. yüzyılda Tanzimat’la beraber edebi gelenekte yine değişim başlamıştır. Bu yüzyıla kadar şiirin gerisinde ikinci planda kalan  düz yazı (nesir) ön plana çıkmış ve Türk edebiyatı roman, hikaye, tiyatro gibi yeni türlerle tanışmıştır.

F) Anlama ve Yorumlama

  • Edebi metinlerde dil sanatsal işlevde kullanıldığından yan anlamlar bakımından zengindir.
  • Bir edebi metni okuyan her insan; eğitim düzeyine, bilgisine, görgüsüne, zevkine, içinde bulunduğu ruhsal duruma göre o metni farklı şekillerde yorumlayabilir.

G) Metin ve Yazar

  • Her metin az ya da çok yazarının hayatından, kültüründen, kişisel zevk ve anlayışından izler taşır.
  • Yazarlar, yaşadıkları ya da tanık oldukları olayları eserlerinde malzeme olarak kullanırlar. Edebi metinler yazarlarından ayrı düşünülemez.
  • Bir edebi metnin tamamen yazarının yaşamından ve bireysel özelliklerinden ibaret olduğunu düşünmek yanlıştır. Aynı zamanda edebi metnin yazarından tamamen ayrı düşünülmesi de aynı derecede yanlıştır.

Anlatmaya bağlı edebi metin türleri hakkında detaylı bilgi için aşağıdaki linklere tıklayınız.

MASAL
DESTAN
HALK HİKAYESİ
MESNEVİ
MANZUM HİKAYE
HİKAYE
ROMAN

 

Göstermeye Bağlı Edebi Metinler için lütfen TIKLAYINIZ

www.edebiyatvedil.net

 

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz