Ana Sayfa Edebiyat Anonim Halk Edebiyatı Ürünleri

Anonim Halk Edebiyatı Ürünleri

38672
0

Anonim Halk Edebiyatı Ürünleri

1) ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM (ŞİİR) BİÇİMLERİ

A) Mâni:

  • Anonim halk edebiyatı nazım şekli ve türüdür.
  • Genel olarak 4 mısradan oluşur.
  • Birinci, ikinci ve dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir. Uyak düzeni harflerle söyle gösterilir: a-a-x-a
  • Dize sayısı dörtten fazla olan mâniler de vardır.

Beş dizeli mâni (a x a x a):

Karaca
Aldım aşkın tüfeğin
Vurdum birkaç karaca
Dünyada bir yar sevdim
Kaşı gözü karaca

Altı dizeli mâni (a a x a x a):

Gülerler
Gümüş kollar gül eller
Yiğit aşka düşünce
Söyletirler gülerler
Bahçıvanca bahtım yok
Sümbül okşar gül eller


  • Hecenin 7li kalıbı (4+3) ile söylenir.
  • Birinci ve ikinci dizeler çoğu zaman üçüncü ve dördüncü mısraların kafiyesini, ahengini hazırlamak için söylenmiş doldurma mısralardır. Temel duygu ve düşünce son iki dizede ortaya çıkar.
  • Türk halkı arasında mâni söylemek bir gelenek haline gelmiştir. Halk arasında mani söylemek için “mâni yakmak, mâni düzmek, mâni yakmak” gibi ifadeler kullanılmıştır.
  • Mânilerin başlıca konusu aşk olmakla birlikte, ayrılık, gurbet, yiğitlik, evlat sevgisi, toplum olayları ve ölüm gibi temalar da sıklıkla işlenmiştir. Konu sınırı yoktur.
  • Mâniler, ilk dizedeki hece sayısının eksik olması, dize sayısı, uyaklarının cinaslı olmasına göre adlandırılırlar.

a) Kesik Mâni

  • İlk dizesinin hece sayısı yediden az olan mânilerdir.
  • Dizeleri cinaslı uyaklarla kurulur.
  • İlk dize cinaslı uyağı oluşturan sözcüktür.
  • Cinaslı mânilerin çoğu İstanbul mânileridir.

Örnekler:

Yara benden
Selam ey yâra benden
Ben gitmem o da gelmez
Bitmez bu yara benden
Sürüne
Madem çoban değilsin
Ardındaki sürü ne
Ben bir körpe kuzuyum
Al kat beni sürüne
Beni böyle yandıran
Sürüm sürüm sürüne

b) Artık Mâni

  • Dört dizeli klasik tipte mâniye aynı uyakta dizeler eklenerek oluşturulan mâniye denir.
  • Bunları dize sayısı dörtten fazla olan kesik manilerle karıştırmamak gerekir. Artık manilerde genellikle cinas kullanılmadığı gibi ilk dizeleri de anlamlıdır.
  • Artık mânilere yedekli mâni de denir.

Örnekler:

Ağlarım çağlar gibi
Derdim var dağlar gibi
Ciğerden yaralıyım
Gülerim sağlar gibi
Her gelen bir gül ister
Sahipsiz bağlar gibi

İlkbahara yaz derler
Şirin söze naz derler
Kime derdim söylesem
Bu dert sana az derler
Kendin ettin kendine
Yana yana gez derler

 

c) Deyiş (Karşılıklı Mâni)

  • İki kişinin karşılıklı söyledikleri mânilerdir.
  • Bu tarz mâniler soru – cevap şeklinde düzenlenir.
  • Böyle mânilerde kimi zaman mâninin kimin ağzından söylendiği belirtilir.

Örnek 1:                      Örnek 2:

Ağa:
Adilem sen nâ-çarsın        Ay doğar gediğinden
İnci mercan saçarsın        Tanırım giydiğinden
Dünya deniz olanda         Canım ol yâre kurban
Gülüm nere kaçarsın        Dönmese dediğinden

Adile:
Ağam derim nâ-çarım      Ay doğar ayazlanır
İnci mercan saçarım        Gün doğar beyazlanır
Dünya deniz olunca         Şu Bolu’nun kızları
Ben kuş olup uçarım        Hem gelir hem nazlanır

Ağa:
Adilem sen nâ-çarsın
La’l ü gevher saçarsın
Ben bir şahin olunca
Yavrum nere kaçarsın

Adile:
Ağam derim nâ-çarım
La’l ü gevher saçarım
Sen bir şahin olunca
Ben yerlere kaçarım

Ağa:
Adilem sen nâ-çarsın
La’lü gevher saçarsın
Ben azrail olunca
Kuzum nere kaçarsın

Adile:
Ağam derim nâ-çarım
La’l ü gevher saçarım
Sen azrail olunca
Ben cennete kaçarım

Not:

Mâni, anonim halk edebiyatına ait bir ürün olmasına rağmen kimi saz ve tekke şâirlerince söylenmiş mâniler de vardır. Bu mânilerde şâir ilk dizede mahlasını kullanır.

Kâsımîyem yareli
Bağrımı yâr yâr eli
Derdime em oldu yâr
Dergâhına varalı     (Kâsımî)

 

 B) Türkü

  • Çeşitli ezgilerle söylenen bir anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli türküler de vardır.
  • Türküler iki bölümden oluşur. Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. Buna bent denir. İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan nakarat bölümleridir. Bunlara da kavuştak ya da bağlama denir.
  • Bentler ve kavuştaklar kendi aralarında uyaklanır. Türkülerin kafiye örgüsü genelde şöyledir: “aaab cccb dddb”, “aaa bb ccc bb ddd bb” veya “aaab cc dddb cc eeeb cc”
  • Türkünün belli bir şekli yoktur. Bir koşma, bir semai, bir destan ya da herhangi bir halk şiiri türkü ezgisiyle söylendiğinde türkü olur. Bu yüzden türkü tipinin en belirgin özelliği “ezgisidir”.
  • Türküler hece ölçüsünün her kalıbıyla söylenebilir. Genellikle  7li, 8li ve  11li kalıpları kullanılmıştır.
  • Türkülerin konuları çok çeşitlidir. Aşk, tabiat, ayrılık, gurbet, hasret, güzellik, kahramanlık, gündelik olaylar… Kısaca halk arasında heyecan uyandıran her şey hakkında türkü yakılır. Türkülerin konusu ve şekli devirden devire ve çevreden çevreye değişir.
  • Divan edebiyatındaki “şarkı”nın karşılığı sayılabilir
  • Türküler; ezgileri, konuları ve yapıları bakımından sınıflandırılabilir. Bunun yanında türküler ait oldukları bölgelere göre de adlar alırlar: Urfa ağzı, Bingöl ağzı, Eğin ağzı gibi 

a) Ezgilerine Göre Türküler:

Türküler ezgilerine göre usullüler ve usulsüzler olmak üzere ikiye ayrılır. Usullü türküler genellikle oyun havalarıdır. Bunlara Konya’da oturak, Urfa’da Kırık adı verilir. Usulsüz türkülerin divan, bozlak, kayabaşı, hoyrat gibi çeşitleri vardır.

b) Konularına Göre Türküler:

  1. Çocuk türküleri
  2. Doğa türküleri
  3. Aşk türküleri
  4. Kahramanlık ve askerlik türküleri
  5. Tören türküleri
  6. İş türküleri
  7. Karşılıklı söylenen türküler
  8. Ölüm türküleri (Ağıtlar)
  9. Oyun türküleri

c) Yapılarına Göre Türküler

1. Bentleri mâni dörtkükleriyle kurulan türküler

a) Mani dörtlükleriyle kurulan kavuştaksız türküler
b) Kavuştakları mani biçiminde olan türküler
c) Kavuştakları bir dize olan türküler
d) Kavuştakları iki dize olan türküler
e) Kavuştakları üç dize olan türküler
f) Kavuştakları dört dize olan türküler

2. Bentleri dörtlüklerle kurulan türküler

a) Dörtlüklerle kurulan kavuştaksız türküler
b) Bentlerinin dördüncü dizesi kavuştak olan türküler

3. Bentleri üçlüklerle kurulan türküler

a) Üçlüklerle kurulan kavuştaksız türküler
b) Kavuştakları bir dize olan türküler
c) Kavuştakları iki dize olan türküler
d) Kavuştakları üç dize olan türküler
e) Kavuştakları dört dize olan türküler

4. Bentleri beyitlerle kurulan türküler

a) Beyitlerle kurulan kavuştaksız türküler
b) Kavuştakları bir dize olan türküler
c) Kavuştakları iki dize olan türküler
d) Kavuştakları dört dize olan türküler

Örnekler:

Zeynep bu güzellik var mı soyunda
Elvan elvan güller biter bağında
Arife gününde bayram ayında     (Bent)

Zeynep’im Zeynep’im allı Zeynep’im
Beş köyün içinde şanlı Zeynep’im    (Kavuştak)

Zeynep’e yaptırdım altından tarak
Tara zülüflerin bir yana bırak
Zeynep’e gidemem yollar pek ırak    (Bent)

Zeynep’im Zeynep’im allı Zeynep’im
Beş köyün içinde şanlı Zeynep’im   (Kavuştak)

 

Karanfil oylum oylum
Geliyor selvi boylum
Selvi boylum gelince
Şen olur benim  gönlüm

Karanfil olacaksın
Sararıp solacaksın
Ben müftüye  danıştım
Sen benim olacaksın

Karanfil uzar gider
Yaprağın düzer gider
Yar yolunu şaşırmış
İnşallah bize gider

Karanfil katar oldu
Ayrılık beter oldu
Sürmeli göz Fadime’m
Gözümde tüter oldu  (Kavuştaksız türkü)

 

C) Ninni

  • Çocukların kolay uyuması ya da ağlamasının durması için, sade bir dille ve hece ölçüsüne göre ezgili olarak söylenen ezgili şiirlerdir.
  • Ninniler aslında kendine özgü besteleri olan basit sözlü türkülerdir.
  • Dizelerin ya da dörtlüklerin sonunda “ninni”, “e yavruma e e e”, “hu, hu, hoppala” gibi sözler tekrarlanır. Zaman zaman “Dandini dandini danalı bebek” türünden yansımalı dizelere de yer verilir.
  • Ninnilerde anne; çocuğuna dâir isteklerini, iyi dileklerini, kendi sevinç ve üzüntülerini dile getirir.

Örnekler:

Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı…

Lahnayı yemez kökünü yer
Benim de kuzum lokum yer
Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni

Dandini dandini danalı bebek
Elleri kolları kınalı bebek
Benim de yavrum cicili bebek
Uyusun da büyüsün ninni…

D) Ağıt

  • Ağıtlar, genellikle bir ölümün ya da acı, üzücü bir olayın ardından söylenen halk türküleridir.

  • Ölüm başta olmak üzere, doğal afetler, hastalık gibi insanın kendini çaresiz hissettiği durumlarda korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili sözlerdir.
  • Ağıtların sözleri ve ezgileri acıklıdır.
  • Ağıt söylemeye “ağıt yakma“, ağıt söyleyenlere ise “ağıtçı” denilmektedir. Ağıtın İslamiyet Öncesi edebiyattaki adı sagu, Divan edebiyatındaki adı ise mersiyedir.

Örnekler:

Altı kardeş idik bindirdik ata
Hürü’yü yolladık üç köyden öte
Kızılırmağa varınca oldu bir hata

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Köprüye varınca köprü yıkıldı
Üç yüz atlı birden suya döküldü
Nice yiğitlerin beli büküldü

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

2) ANONİM HALK EDEBİYATI NESİR (DÜZYAZI) BİÇİMLERİ

A) Atasözleri

  • Toplumların asırlarca süren deneyimlerinden ve gözlemlerinden elde ettikleri tecrübeler sonucunda ortaya çıkan eğitici ve öğretici nitelikteki özlü sözlerdir.
  • Atasözleri kültürün aynasıdır. Halkın ortak düşüncesini, inancını, duyusunu, ahlak anlayışını, kültürünü, yaşam felsefesini yansıtır.
  • Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Sözcükleri eş anlamlılarıyla dahi değiştirilemez.
  • Aynı konuda birbiriyle çelişen atasözleri olabilir:  “Dost, dostun eğerlenmiş atıdır.” / “Güvenme dostuna, saman doldurur postuna.”
  • Genellikle mecazi bir anlam taşırlar. Gerçek anlamlı atasözleri de vardır: “Bugünün işini yarına bırakma.”
  • İslamiyet öncesi edebiyatta “sav” olarak adlandırılırlar.

B) Deyimler

  • Genellikle gerçek anlamından az çok sıyrılarak ilgi çekici anlam taşıyan söz öbeklerine deyim denir.
  • Deyimler genellikle mecaz anlamdadır. Gerçek anlamlı deyimler de vardır.
  • Deyimlerin birçoğu benzetme ve söz sanatları ile süslüdür. Anlatıma güzellik, canlılık ve çekicilik katmak için bu şekilde kullanılırlar.
  • Atasözleri gibi kısa ve özlü anlatım araçlarıdır.
  • Deyimler herhangi bir kavramı az sözle belirtmek ya da ilgi çekici bir biçimde ortaya koymayı amaçlar.
  • Deyimlerin atasözlerinden farkı, deyimler belli bir kavramı veya durumu bildirirlerken; atasözleri ise yol gösterme, öğüt verme amacıyla bir yargı ifade ederler.

Örnek:

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? (Deyim)
Acele işe şeytan karışır. (Atasözü)

  • Deyimler de atasözleri gibi kalıplaşmış oldukları için çoğunlukla, bir deyimin sözcükleri değiştirilip yerlerine başka sözcükler konulamaz ya da söz dizimi bozulamaz.
  • En az iki kelimeden oluşurlar.
  • Deyimlerin bir kısmı kelime grubu, bir kısmı da cümle şeklinde oluşturulmuştur. “dile düşmek, göze gelmek” kelime grubu biçinde deyimlere örnekken “elifi görse mertek sanır”, “ayıkla pirincin taşını” gibi deyimlerse cümle biçiminde deyimlere örnek verilebilir.
  • Genellikle mastar hâlinde olduklarından cümle içinde fiil çekimine girerler. Örneğin “gözden düşmek” deyimi, “gözden düştü”; “bozuk çalmak” deyimi, “bozuk çalmış”; “etekleri zil çalmak” deyimi, “etekleri zil çalıyor” biçiminde çekimlenebilir.
  • Deyimler ile atasözlerinin benzer tarafları şunlardır:
    1- Her ikisi de söz sanatları le bezenmiştir.
    2- Kalıplaşmışlardır. Kelime dizilişleri değiştirilemez.
    3- Kısa ve özlü anlatım araçlarıdır.
    4- Biçim yönünden birbirlerine benzerler.

C) Tekerlemeler

  • Tekerlemeler genellikle çocuk folklorunda hoşça vakit geçirmek, konuşma kabiliyeti kazanmak, oyunlarda eş ve ebe seçmek için başvurulan birbiriyle ses bakımından uyumlu sözcüklerden oluşan ölçülü ve uyaklı sözlerdir.
  • Masal tekerlemesi, oyun tekerlemesi gibi adlar alırlar.
  • En çok çocuk oyunlarında, masalların baş, orta ve son kısımlarında söylenirler. Masalların başında söylenen tekerlemeler, dinleyenleri masalın gerçeküstü ortamına hazırlama amacı güder.
  • Yörelere göre değişen adlara sahiptir. Doğu Anadolu’da “döşeme, Güney Anadolu’da “sayışma denir.

Örnekler:

Masal tekerlemesi:

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Eşek dellal ikeni deve berber iken… Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu darıdan çokmuş. Çok demesi günahmış. Var varanın, sür sürenin… Destursuz bağa girenin sopa yemesi çokmuş.

Oyun tekerlemesi:

Oooo…
İğne battı,
Canımı yaktı,
Tombul kuş, arabaya koş.
Arabanın tekeri,
İstanbul’un şekeri.
Hop hop, altın top,
Bundan başka oyun yok.

D) Masallar:

  • Kelime kökeni Arapça “ibret alınacak, örnek teşkil edecek kısa anlatı” anlamına gelen “mesel” sözcüğüden kaynaklanır.
  • Olağanüstü olay ve kişilere yer veren, çoğu kez bir eğiticilik amacı güden hayali öykülerdir.
  • Halk dilinde anlatılarak oluşan ve kuşaktan kuşağa aktarılan sözlü edebiyat ürünleridir. Bir yazar tarafından sonradan yazıya geçirilir.
  • Özellikle çocuklara hitap eden eğitsel içerikli metinler olduğu için kolay anlaşılır ve akıcı bir anlatıma sahiptir.
  • Masallarda “peri, dev, cüce, cadı, gulyabani, şahmaran, Zümrüdüanka kuşu” gibi olağanüstü varlıklar yer alır
  • Masallarda belirsiz bir mekân, söz konusudur. Bunlar da genellikle “Kafdağı’nın ardı, yedi kat yerin altı, periler padişahının ülkesi” gibi hayâlî yerlerdir. Kimi masallarda “Yemen, İran” gibi gerçek yer adları geçse de bunlar yalnızca isim olarak gerçektir. Onun haricinde yine belirsizdir.
  • Masallarda mekân  gibi zaman da belirsizdir. Sözü edilen zaman geçmişte bir zaman dilimi gibidir ama aslında bu hayalî bir zamandır.  “Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellâl iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken” gibi tekerlemeler aslında zamanın belirsizliğini ve olayın hayâlî olduğunu da açıklar.
  • Masallarda iyi-kötü, haklı-haksız, zalim-mazlum, yalan-hakikat gibi zıtların birlikteliği ve çatışması söz konusudur.
  • Kahramanlar “tip” özelliği gösterir. Ya iyidir ya da kötüdür. İyiler hep iyilik yapar, kötüler de hep kötülük yapar.
  • Çocuklara iyi örnek olacak dersler vermek amacıyla iyiler masalın sonunda mutlaka kazanır, kötüler de her zaman kaybeder.
  • Masalların anlatımında genellikle duyulan geçmiş zaman kipi ( -miş’li geçmiş ) ya da geniş zaman kipi (-r ) kullanılır.
  • Masallar nesir (düzyazı ), nazım (şiir) karışık olabilir.
  • Masal üç bölümden oluşur:
    1 – Serim (Döşeme): Tamamen kelime oyunlarından, birbiriyle pek ilgisi olmayan ama dinle­yicinin ilgisini masala çekmek için bir araya getirilmiş sözlerden oluşan başlangıç bölümüdür. Dinleyicileri masalın olağanüstülüklele dolu  âlemine hazırlar.
    2 – Düğüm (Gövde/Gelişme): Asıl masal bölümü olarak da adlandırılabilir. Masal olaylarının anlatıldığı bölümdür. Kendi içinde giriş, gelişme, sonuç bölümleri vardır.
    3 – Çözüm (Sonuç): Başlangıç gibi bir tekerlemeden oluşur. İyi dileklerle masal bitirilir. Üç elma bölümü de denilmektedir. Masalcı bu bölümde sanki olayları kendisi de yaşamış gibi, masalın uyandırdığı duygu haliyle dinleyenleri kimi zaman bu elmalardan biriyle ödüllendirilebilir.

E) Halk Hikâyeleri:

  • Hikâye türünün en eski örnekleri kabul edilen ve destandan modern hikâyeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir.
  • 16. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan halk hikâyeleri, genellikle âşıklar tarafından  dinleyicilere anlatılarak nesilden nesile aktarılan hikâyelerdir.
    Bu geleneğin en eski belgesini Dede Kor­kut Kitabı’ndaki Deli Dumrul hikâyesinin sonunda görüyoruz:
    “Bu boy Deli Dumrul’un olsun, benden sonra alp ozanlar söylesin, alnı açık cömert yiğitler dinlesin.”
  • Yer yer masalsı ve destansı özellikler gösterir. Gerçeklere dayanmakla birlikte olağanüstü olaylara ve kişilere de rastlanır.
  • Olaylar halkın anlayacağı, sade bir dille anlatılır.
  • Âşıklar, olayları saz çalarak ve taklitler yaparak anlatırlar.
  • Halk hikâyeleri uzun anlatımlıdır. 3-40 gün arasında sürenleri de vardır.
  • Hikâyeler genellikle mutlu sonla biter. Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı gibi mutsuz sonla bitenleri de vardır.
  • Halk hikâyelerinde nazım ve nesir yani şiir ve düzyazı iç içedir.
  • Hikâyelerde olayın anlatımını hızlandırmak için nesre başvurulurken, duyguları daha etkili yansıtmak için nazım kullanılmıştır.
  • Tek olay çevresinde gelişen halk hikâyeleri olduğu gibi, kişi ve olay sayısı fazla olan halk hikâyeleri de vardır.
  • 15. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülen ve destansı bir nitelik gösteren Kitabı-Dede Korkut’taki hikâyeler, bu türün ilk örnekleri kabul edilir. Bunu başka bir şekilde ifade edersek destandan halk hikâyeciliğine geçiş eseri Dede Korkut Hikâyeleri’dir.
  • Halk hikâyelerinin içinde masal, efsane, fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü, bilmece vb. örneklerine rastlanabilir. Bu bakımdan kültürel açıdan önemli kaynaklardır.
  • Kahramanlar genellikle dört şekilde âşık olur:
    • Aşk badesi, pir dolusu içme,
    • Resme bakarak âşık olma,
    • İlk görüşte âşık olma,
    • Aynı evde büyüyen kahramanlaınr kardeş olmadıklarını öğrenmesiyle.
  • Halk hikâyeleri konularına göre üçe ayrılır:
    1. Aşk hikâyeleri: Toplum hafızasında uzun süre yaşayan aşkların hikâyeleştirildiği halk hikâyeleridir. Bu hikâyelere Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber, Yusuf ile Züleyha, Ercişli Emrah ile Selvihan, Âşık Garip  vb. örnek verilebilir.
    2. Dinî temalı hikâyeler: Tarihe mâl olmuş kahramanları veya dinsel açıdan önemli kabul edilen erdemli kişileri konu edinen halk hikâyeleridir. Bunlara Battal Gazi, Danişment Gazi ile ilgili hikâyeler, Hayber Kalesi, Van Kalesi hikayeleri ve Hz. Ali ile ilgili hikâyeler  örnek verilebilir.
    3. Destanî kahramanlık hikâyeleri: İçinde destana ait bazı özellikleri barındıran halk hikâyeleridir. Bu hikâyelere Dede Korkut Hikâyeleri ve Köroğlu Hikâyesi örnek gösterilebilir.
  • Halk hikâyeleri; Türk, Arap ve İran-Hint kaynaklı olmak üzere üç grupta toplanır:

    1. Türk kaynaklı hikâyeler: Dede Korkut Hikâyeleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Emrah ile Selvihan…
    2. Arap kaynaklı hikâyeler: Yusuf ile Züleyha, Leyla ile Mecnun…
    3. Hint-İran kaynaklı hikâyeler: Ferhat ile Şirin
  • Türk halk hikâyeleri genel olarak beş bölüm halinde düzenlenir:
    1. Fasıl: Âşık bu bölümde dinleyiciyi hazırlamak, ustalığını göstermek veya dinleyenlerin isteklerine cevap vermek için divani adı verilen aruzla yazılmış bir türkü söyler. Ardından cinaslı bir türkü, bunun ardından da olağanüstü bir konunun yer aldığı bir tekerleme söylenir.
    2. Döşeme: Manzum veya mensur cümlelerden oluşan kalıplaşmış bir giriştir. Hikâyenin geçtiği yer ve zaman, hikâyenin kahramanları ve bunların aileleri tanıtılır.
    3. Hikâyenin Asıl Konusu: Aşk hikâyelerinde aşığın sevgilisine kavuşmak için çektiği sıkıntılar; dini-destanî hikâyelerde ise, din ve kahramanlık konuları ağır basar.
    4. Sonuç ve Dua: Aşk hikâyelerinin büyük bir çoğunluğu sevgililer vuslata ermeden biter. Hikâyenin sonunda dua edilerek hikâye bitirilir.
    5. Efsane: Hikâye ile ilgisi olmayan bu efsanede, vuslatın gerçekleşmediği hikâyelerde sevgililerin öbür dünyada kavuşacaklarına işaret edilir.

F) Bilmeceler:

  • Bilmeceler eşya, insan, hayvan, bitki, doğa ve inanışla ilgili bilgilerin üstü kapalı olarak anlatılması ve onun ne olduğunun düşünülerek bulunmasını hedefleyen çoğu kalıplaşmış sözlerdir.
  • Çoğu ölçülü, kafiyeli, aliterasyonlu ve cinaslı olan bilmeceler birer söz oyunu niteliğindedir.
  • Bilmeceler biçim bakımından nesir ve nazım olarak ikiye ayrılırlar. Nesir şeklinde olanların sayısı azdır ve bunlar genellikle nazım biçiminde olanların parçalanmış halleridir.
  • Divan Edebiyatı’nda şiir biçiminde yazılan bilmecelere “lugaz” adı verilmiştir.

Örnekler:

Gökten bir karpuz indirmişler
On iki dilime bölmüşler
On birini yemişler
Birine haram demişler     (Yıl, 12 ay, 11 ay, ramazan ayı)
Çam ağacını oyarlar
İçine nağme koyarlar
Ağlama tintonum ağlama
Şimdi kulağını burarlar    (Saz)

Halk Edebiyatının Genel Özellikleri için TIKLAYINIZ

www.edebiyatvedil.net

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz