Âşık Edebiyatı Nazım Biçimleri ve Türleri
A) Koşma:
- Halkedebiyatı nazım biçimleri içinde en sevilen ve yaygın olarak kullanılanı koşmadır.
- İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı’ndaki “koşuk” nazım şeklinin devamı niteliğindedir.
- Hece ölçüsünün 11’li kalıbıyla ve genellikle 6+5 veya 4+4+3 duraklı olarak söylenir. Bu durakların karışık olarak kullanıldığı koşmalar da vardır.
- Nazım birimi dörtlüktür.
- Dörtlük sayısı en az 3 olmakla birlikte genellikle 3 ile 5 arasındadır.
- Koşmanın uyak düzeni genellikle aşağıdakilerden birine uyar:
- abab / cccb / dddb …
- xbxb /cccb / dddb
- aaab /cccb / dddb
- Şair koşmanın sn dörtlüğünde mahlasını söyler. (Halk şiirinde şairin mahlasına “tapşırma” denir.)
- Genellikle saz eşliğinde, ezgiyle söylenen koşmalar, ezginin niteliğine göre “Acem koşması, Ankara koşması, Kerem, kesik Kerem” gibi türlere ayrılır.
- Koşmalar konuları bakımından Divan edebiyatındaki gazel ve şarkıya benzer.
- Koşmalar genellikle aşk, güzellik, tabiat, özlem, sevgi, yalnızlık, gurbet, sıla, ölüm gibi lirik konularda söylenir. Konuları bakımından koşmalar dört türdür:
1) Güzelleme:
- Sevilen herhangi bir şeyin (aşık olunan kadın, doğa, at vb.) güzeliklerini övmek amacıyla söylenen lirik koşmalardır.
- Güzelleme sadece koşma nazım biçimine ait bir tür değildir. Anlamsal bir içeriği vardır. Bunun için güzelleme konularını işleyen semailer de güzelleme olarak değerlendirilir.
- Güzelleme türünün en ünlü sanatçısı 17. yüzyıl şairi Karacaoğlandır.
Örnek:
2. Koçaklama:
- Yiğitlik, kahramanlık, savaş, vuruşma konularını işleyen epik koşmalardır.
- Koçaklamar tıpkı güzellemeler gibi sadece koşmaya özgü bir tür değildir. TDK, koçaklamanın tanımını şöyle yapmıştır: “Halk edebiyatında biçimi ne olursa olsun, konusu yiğitlik, savaş, kahramanlık olan veya bir kahramanı öven, kahramanlık duygularını canlandıran şiir, yiğitleme.” Örneğin Kayıkçı Kul Mustafa’nın “Genç Osman Destanı” bir koçaklamadır.
- Koçaklama türünün en başarılı temsilcileri, Köroğlu ve Dadaloğlu’dur.
Örnek:
Koşma (Koçaklama)
Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden iller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıncımız Kirmanî
Taşa geçer (Taşı deler) mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlum yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir (Dadaloğlu)
3. Taşlama:
- Toplumun aksayan yönlerini, bireysel yanlışlıkları, devlet yönetimindeki hataları eleştirel bir dille işleyen halk edebiyatı türüdür.
- Taşlama; Divan edebiyatında “hicviye”, modern edebiyatta “yergi”, Batı edebiyatında “satir” olarak adlandırılır.
- Taşlamanın en önemli temsilcileri Dertli, Ruhsatî, Seyranî’dir.
Örnek:
Koşma (Taşlama)
Bir vakte erdi ki bizim günümüz
Yiğit belli değil, mert belli değil.
Herkes yarasına derman arıyor,
Deva belli değil, dert belli değil.
Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acaip oldu
Koyun belli değil, kurt belli değil.
Başım ayık değil kederden yastan
Ah ettikçe duman, çıkıyor baştan
Haraba yüz tuttu bizim gülistan
Yayla belli değil, yurt belli değil.
Çark bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Ehl-i fukarânın yüzü gülmüyor
Âşık Ruhsat dediğini bilmiyor
Yazı belli değil hat belli değil (Ruhsatî)
4. Ağıt:
- Ölen kişilerin ardından duyulan acıyı, üzüntüyü dile getirmek için söylenen şiirlerdir.
- Ağıtlar, koşma biçiminde söylendiği gibi türkü biçiminde de söylenebilir.
- Ağıt; Divan edebiyatında “mersiye”, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında “sagu” olarak adlandırılır.
- Ağıtlar anonim halk edebiyatı ürünleri arasında da sayılabilir.
Örnek:
Koşma (Ağıt)
Can evimden vurdu felek neyleyim www.edebiyatvedil.net
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna
Yarim diyen bülbül diller iniler
Doya doya mah cemalin görmedim
Saçlarını çözüp çözüp örmedim
Bir gececik sefasını sürmedim
Sarmadığım ince beller iniler
Kara olur bu diyarın yoncası
Görülmemiş bu dünyada buncası
Açılmadan kopup düştü goncası
Bahar ağlar açan güller iniler
Gider oldum Avşar ili yoluna
Bakmam gayrı bu diyarın gülüne
Karaları taksın çapar koluna
Yağız atlı nice kullar iniler
Varayım da mezarına varayım
Başucunda el kavuşup durayım
Bıktın mıydı benden deyip sorayım
Mezarına giden yollar iniler
Yürü bire Dadaloğlu’m yürü git
Dertli dertli Çukurova yolun tut
Bunda suçum varsa Hakk’a tövbe et
De ki gayrı bizim iller iniler (Dadaloğlu)
B) Semai
- Aşık edebiyatında hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir.
- Semailer birçok bakımdan koşmalara benzer. Aralarındaki temel farklar semailerin 8’li hece ölçüsüyle yazılmaları, koşmaların 11’li hece ölçüsüyle yazılmaları ve semailerin koşmalara göre daha kıvrak bir ezgiyle söylenmeleridir.
- Semailerin 8’li hece ölçüsüyle yazılmalarının dışında aruz ölçüsü kullanılarak yazılanları da vardır.
- Dörtlük sayısı en az 3 olmakla birlikte genellikle 3 ile 5 arasındadır.
- Genellikle doğa, güzellik, ayrılık, kavuşma gibi duygusal ve lirik temaları işlerler.
- Uyak düzeni koşmayla aynıdır:
- abab / cccb / dddb …
- xbxb /cccb / dddb…
- aaab /cccb / dddb …
- Semainin son dörtlüğünde şair mahlasını kullanır.
- Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah gibi şairler semainin en güzel örneklerini vermişlerdir.
Örnek 1: Örnek 2:
Gönül gurbet ele varma Güzel, ne güzel olmuşsun
Ya gelinir ya gelinmez Görülmeyi, görülmeyi
Her güzele meyil verme Siyah zülfün halkalanmış
Ya sevilir ya sevilmez Örülmeyi örülmeyi
Yürüktür bizim atımız Bahçende gülün dallanmış
Yardan atlattı zâtımız Şeyda bülbülün dillenmiş
Gurbet ilde kıymatımız Güzel dudağın ballanmış
Ya bilinir ya bilinmez Öpülmeyi öpülmeyi
Bahçenizde nar ağacı Mendilin yudum, arıttım
Kimi tatlı kimi acı Gülün dalında kuruttum
Gönüldeki dert ilacı İsmin ne idi unuttum
Ya bulunur ya bulunmaz Sorulmayı sorulmayı
Deryalarda olur bahri Benim yârim bana küsmüş
Doldur da ver içem zehri Zülfünü gerdana dökmüş
Sunam gurbet elin kahrı Muhabbeti benden kesmiş
Ya çekilir ya çekilmez Sevilmeyi sevilmeyi
Emrah der ki düştüm dile Çağır Karac’oğlan çağır
Bülbül figân eder güle Taş düştüğü yerde ağır
Güzel sevmek bir sarp kale Yiğit sevdiğinden soğur
Ya alınır ya alınmaz Sarılmayı sarılmayı
(Erzurumlu Emrah) (Karacaoğlan)
C) Varsağı:
- Güney Anadolu bölgesinde yaşayan Varsak Türkleri ozanlarınca söylenen türkülerden gelişmiş âşık edebiyatı nazım biçimidir.
- 8’li hece ölçüsüyle söylenmesi ve uyak düzeni bakımından semaiye benzer. (11 heceli varsağılar da vardır.)
- Semaiden daha değişik bir ezgiyle okunur.
- Varsağılar yiğitçe, mertçe bir üslupla söylenir. Bu da içinde “behey”, “bre”, “hey”, “hey gidi” gibi ünlemlerle sağlanır.
- Dörtlük sayısı genellikle 3 ile 5 arasındadır. Kimi zaman daha fazla da olabilir.
- Şair son dörtlükte mahlasını kullanır.
- Yaygın olarak kullanılmayan bir nazım biçimidir.
- Halk edebiyatımızda varsağı dendiğinde akla gelen ilk isim Karacaoğlan’dır. En çok varsağı söylemiş şairimizdir.
Örnek 1: Örnek 2:
Behey elâ gözlü dilber Yürü bre Bulgar Dağı
Vaktin geçer demedim mi Hemen dağlar sende m’olur
Gözlerin olmus harâmi Yaylalı, sümbüllü yurtlar
Beller keser demedim mi Büyük evler sende m’olur
Bak su kaşa, bak şu göze Yükseğinde döner kuşlar
Ciğer kebab oldu köze Engininde kervan işler
Yakasız gömlekler bize Kürk giydirir, at bağışlar
Felek biçer demedim mi Yiğit beyler sende m’olur
Yüzün bedir kaşın kalem Yaylası ufak tepeler
Nasib olup bir dem görem Yağar yağmur, kar sepeler
Kime râzılıktır bu âlem Kulakta altın küpeler
Konan göçer demedim mi Hemen dilber sende m’olur
Deryalarda gezer gemi Karac’oğlan düz ovalar
Şeker dudağının yemi Şahinin keklik kovalar
Süregör devranı demi İnil inil taş yuvalar
Devran geçer demedim mi Koca seller sende m’olur
Karac’oglan, der merd ile (Karacaoğlan)
Sözüm yoktur nâ-merd ile
Kahpe felek bu derd ile
Bizi eğer demedim mi
(Karacaoğlan)
D) Destan:
- Aktarılması uzun süren olayları veya durumları aktarmak için kullanılan ve âşıklar arasında oldukça fazla rağbet gören nazım şeklidir.
- Halk şiirindeki en uzun nazım biçimidir. Bazı deatanların dörtlük sayısı 100’ü geçer.
- Destanlar genellikle 11’li hece ölçüsüyle söylenir. 8’li kalıpla yazılan destanlar da vardır.
- Kafiye örgüsü koşmayla aynıdır.
- Destanın son dörtlüğünde şair, mahlasını kullanır.
- Destanlarda konu sınırlaması yoktur. Her türlü konu destan kapsamına girebilir.Genel olarak destanlar su şekilde sınıflandırılabilir:
1. Savaş Destanları: Bir savaşa tanık olan ya da başkasından dinleyen bir şairin bu olayı anlattığı destanlardır. Bu tür destanlar tarihsel gerçeklere bağlı kaldıkları ölçüde tarihe yardımcı kaynaklardır.
Örnek:
Bosna Destanı
Bosnalı der be hey devletli vezir
Nemse kralının kasdı bizedir
Duydu Bosna askerinin geldiğin
Şüpheniz olmasın fırsat gözetir
…
Ali Paşa der ki çıkalım düze
Hak Taâlâ imdâd eyleye bize
Düşmanla gelelim biz de yüzyüze
İmdâd-ı Hak ile nusrat bizimdir
…
Ahmed bu nusratın şükrün edelim
Duâya meşgul ol sözü nidelim
İnşâ-allah Belgrad’a gidelim
İmdâd-ı Hak ile nusret bizimdir (Aşık Ahmet)
2. Doğal Afetler, Yangın, Salgın Hastalık vb. Olaylarla İlgili Destanlar:
Bu tür destanlarda duygu yoğunluğu fazladır. Başa gelen felaket etkileyici ve acıklı bir dille anlatılır.
Örnek:
Erzincan Destanı
Bıdıkoğlu Destanı
Gelin kardaş müşâvere edelim
Biz de bu gece Kirmasti’ye girelim
Siz dövüşün biz seyrini görelim
Göremem seyrini dir Bıdıkoğlu
Bursa’nın paşası bayrağın açtı
Dayanamadı da geriye kaçtı
Yetiş Beter Ahmet bir günün düştü
Çevir çaydan yanın kır Bıdıkoğlu
Üç beş atlı ileriye seçildi
Saçma kurşun dört yanına saçıldı
Gemilerin yelkenleri açıldı
Bin de adalara geç Bıdıkoğlu
4. Mizahi Destanlar:
Örnek:
Esnaf Destanı
Şair oldum evvel dinle yalanı
Vezn ü mevzun derler bilmem ben anı
Unuttum bildiğim Türkçe lisanı
Arabî Farisî sohbet ederken
Nalbant oldum kırdım nalın çoğunu
Bir katır nalladım dinle oyunu
Meğer acemiymiş bilmem huyunu
Çenemi teptirdim nalın sökerken
Bakkal oldum kapan yaptım yerimi
Yağ tükendi Moskof aldı Kırım’ı
Kayıkç’oldum taktım küreklerimi
Tayfalar kırıldı kürek çekerken
Manav oldum elma armut tez çürür
Cambaz oldum ip üstünde kim yürür
Kasap oldum her gün gözüm kan görür
Yüreğim bayıldı kana bakarken (Kâmilî)
Hilkatin sırrını bilmek isteyen
Men aref raziyle ayni raz olur
Mahlukta Hâlikı görmek istiyen
Kendin görür gayre hiç bakmaz olur
Kimi kırkta sabî kimi kocadır
Kimi alçak gönüllüdür yücedir
Kimi Nemrud gibi pek burnaz olur
Kimisi görse de eli eremez
Kimisi diz boyu suya giremez
Kimi ummanlarda bir serbaz olur (Mestî)
Gönülden gönüle yol var demişler
Gider yavuzluğu tab’-ı halim ol
Sarp sirke kabına zarar demişler
Yel kovana döner ahır emeğin
Nitekim şaşkını gölde ördeğin
Başın kor kıçından dalar demişler
Bizeban da olsa bellidir kamil
Kendinden gayriyi beğenmez cahil
Kendi çalar kendi oynar demişler (Levnî)
7. Hayvan Destanları:
Örnek:
Hayvan Destanı
Gel vahş u tuyru beyân edelim
Gör neler halk etmiş Bâri Taâlâ
Her birin ismiyle ayan edelim
Ayn-i ibret ile eyle temâşâ
Zor ü kuvvet düşer aslan şânına
Ancak karakulak varır yanına
Yüce taht kurup fil üstühânına
Demir mıh kakarlar kâr etmez aslâ
Ayıya hor bakma ateştir özü
Gerçek kurdun dahi soğuktur yüzü
Gergedan bir hayvan onun boynuzu
Zehir nuş eyliyen canlara şifâ (Aşık Ömer)
…
8. Yaş Destanları:
İnsannın doğumundan ölümüne kadar geçirdiği evreleri anlatan destanlardır.
Örnek:
Yaş Destanı
…
Bir buçuk yaşında sürünür gezer www.edebiyatvedil.net
İkisinde sütten kesilir bezer
Üç yaşında şirin kelâmın düzer
Dört yaşında merd-i yezdân olur
Beş yaşında olur bülbül misâli
Altısında olur tıfl-ı sultâni
Yedisinde olur mektep mekânı
Sekizinde sünnet ve iskân olur
Dokuzunda durmaz okur Kuran’ı
On yaşında anlar yahşı yamanı
On birinde yazar nüsha divanı
On ikide hilal kaş kemân olur
On üçünde eyler hoş musahabet
On dördünde eder tenhaca sohbet
On beşinde eder hublarla ülfet
On altı yaşında nev-civân olur (Seyrânî)
…
Halk Edebiyatının Genel Özellikleri için TIKLAYINIZ