Birinci sayfa için lütfen TIKLAYINIZ
Üçüncü sayfa için lütfen TIKLAYINIZ
Dördüncü sayfa için lütfen TIKLAYINIZ
9. Beyit
Bunda Tûbâ’dan kalır mı müşk-i bîd-i sernigûn
Yâ gubâr-ı berg-i Tûbâ anda müşg-âsâ mıdır
Günümüz Türkçesi:
Buradaki başı (dalları) aşağı eğilen salkım söğüt, Tubadan geri kalır mı?
Ya da cennetteki Tuba yaprağının tozu mis kokulu mudur?
Günümüz Türkçesi:
Berg: Yaprak
Gubâr: Toz
Müşk-i bîd-i sernigûn: Dalları aşağı doğru sarkan söğüt
Müşg-âsâ: Misk kokulu
10. Beyit
Habbezâ cây-ı neşât-efzâ ki Rıdvân görse ger
Hayretinden derdi bu cennet midir dünya mıdır
Günümüz Türkçesi:
Bu ne güzel zevk ve sefa artıran yerdir ki eğer bunu cennetin bekçisi Rıdvan görse,
hayretinden “Bu cennet midir? Yaksa dünya mı?” derdi.
Kelimeler:
Habbezâ: Ne sevimli, ne güzel anlamına gelen beğeni edatı
Cây-ı neşât-efzâ: Sevinç arttıran yer
Rıdvân: Cennetin kapıcısı olan büyük melek
Ger: Eğer
11. Beyit
Sun'-ı Hakk yâ gülşen-i cennetden ifrâz eylemiş
Başka bir cây-ı tarab-engîz ü gam-fersâ mıdır
Günümüz Türkçesi:
Ya da Allah'ın yarattığı, cennetin gül bahçelerinden ayırıp çıkardığı
Neşe uyandıran, üzüntüleri gideren başka bir yer midir?
Kelimeler:
Sun': Yaratma. Eser, yapılan iş.
Gülşen: Gül bahçesi
İfraz: Ayırmak, tefrik etmek. Ayrılmak.
Cây-ı tarab-engîz: Neşe uyandıran yer
Gam-fersâ: Üzüntüleri dağıtan
12. Beyit
Dâimâ böyle müferrih mi bu cây-ı dil-güşâ
Her zaman âb u hevâsı böyle rûhefzâ mıdır
Günümüz Türkçesi:
Bu gönül açan yer, daima böyle ferahlık verici midir?
Oranın suyu ve havası, her zaman, böyle cana can katıcı mıdır?
Kelimeler:
Müferrih: Ferahlık veren, iç açan
Cây-ı dil-güşâ: Gönül açan, kalbe ferahlık veren yer
Ab u hevâ: Su ve hava
Rûhefzâ: Cana can katan
13. Beyit
Yoksa şimdi eyleyen âb u hevâsın terbiyet
Âfitâb-ı devlet-i şâh-ı cihânârâ mıdır
Günümüz Türkçesi:
Yoksa şimdi suyunu ve havasını güzelleştirip geliştiren,
Cihanı süsleyen padişahın devletinin güneşi midir?
Kelimeler:
Ab u hevâ: Su ve hava
Âfitâb: Güneş
Terbiyet: Terbiye etme, geliştirme, güzelleştirme
Şâh-ı cihânârâ: Cihanı güzelleştiren padişah
14. Beyit
Yani (O) Sultân Ahmed-i âdil ki ferş-i dergehi
Arşdan a'lâ değilse çarhdan ednâ mıdır
Günümüz Türkçesi:
Yani Adaletli padişah Sultan Ahmet ki (onun) dergahının döşemesi,
Arştan daha yüce değilse de, felekten aşağı mıdır?
Kelimeler:
Ferş: Eşik, döşeme
Dergeh: Dergah
Arş: Göğün dokuzuncu katı
Çarh: Felek
15. Beyit
Şâh-ı dînperver ki teşrîf-i kudûmuyla zemîn
Arşa nâz eylerse istignâsı istignâ mıdır
Günümüz Türkçesi:
(O) Dindar, dinini seven padişah ki (Edirne’ye) gelip şereflendirmesi ile yer,
Arşa nazlansa, bu nazlanması nazlanma mı sayılır?
Kelimeler:
Dînperver: Dindar, dinini seven, savunan
İstignâ: 1) Gönül tokluğu. Elindekini kâfi bulmak. 2) Nazlanmak.
Kudûm: Uzaktan gelme, ayak basma
Teşrîf: Şereflendirme
16. Beyit
Mâh-ı mülk-ârâ-yı devlet ki fürûğından felek
Mihrini fark eylemez pinhân mıdır peydâ mıdır
Günümüz Türkçesi:
(O) Devlet mülkünü (ülkeyi) süsleyen ay ki parlaklığından felek,
Güneşin gizli mi yoksa belli mi (görünür mü) olduğunun farkında olmaz.
Kelimeler:
Mâh-ı mülk-ârâ: Ülkeyi süsleyen ay
Fürûğ: Işık, nur, parlaklık
Mihr: Güneş
Pinhân: Gizli, saklı
Peydâ: Meydana gelme, ortaya çıkma
Birinci sayfa için lütfen TIKLAYINIZ
Üçüncü sayfa için lütfen TIKLAYINIZ
Dördüncü sayfa için lütfen TIKLAYINIZ