Sürrealizm akımı, 1924’te kurucusu Andre Breton tarafından yayımlanan bildiriyle Fransa’da ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda bir psikolog olan şair Andre Breton, bu akımın özelliklerini “Birinci Sürrealizm Manifestosu” adlı eserinde şöyle açıklamıştır: “Bilinçaltı, sanatın gerçek kaynağıdır, aklın ve mantığın kontrolünde yazılan eserler sahtedir.” Akımın adını ise Guillaume Apollinaire koymuştur.
Sürrealizmin öne sürdüğü görüşler, psikalanizmin babası kabul edilen ünlü psikiyatrist Dr. Sigmund Freud’un yöntemine dayanır.
Freud, insanın yalnızca bilinç/şuur tarafının olmadığını; insanda dinî, ahlakî ve geleneksel yasaklamalarla baskı altında tutulan bilinçaltı yönünün de bulunduğunu keşfetmiştir. Freud, insanın asıl benliğinin bilinçaltı olduğunu ortaya koymuş, sürrealistler de bilinçaltının karanlık ve karmaşık dünyasını sanata yansıtmak istemiştir.
Sürrealistler, Freud’un görüşlerine dolayısıyla bütün gerçeklerin bilinçaltında bulunduğuna inandıkları için bilinci ve aklı değil, bilinçaltını esas almışlardır.
Sürrealistlere göre bilinçaltını dışa vuran en önemli unsur “rüya” dır. Sanatın kaynağı olarak akıl ve mantık yerine rüya ve buhranı ön plana alan sanatçılar, yetenek ve ilhamın bilinçaltında saklı olduğunu dile getirmiş, bu gerçeği hipnoz ve rüyayla açığa çıkarmayı amaçlamışlardır.
Bilinçaltından gelen rüya, sayıklama, çağrışımlar sürrealizmin temel mekanizması sayılmıştır.
Sanatçılar, bilinç durumundan çıkarak, önceden düşünüp tasarlamadan, boş bir kâğıda çabucak bir şekilde yazmayı, yöntem olarak benimsemişlerdir. Onlara göre ilk cümle kendiliğinden oluşursa bilinçaltındakiler dışa vurarak metnin devamını tamamlayacaktır.
Sürrealistler, akıl hastalarına ve madde bağımlılarına akıllarının kontrolünü kaybettikleri için ayrı bir önem vermişlerdir.
Sürrealistler, sanatı bir oyun olarak gördükleri için hayatın özgür, saf ve temiz olarak yaşandığı çocukluk yıllarına dönmeyi istemişlerdir.
“Gülmek insanı iki yüzlülükten kurtarır.” diyerek mizah, alay ve espriye önem vermişlerdir.
Bilinci hatırlatan bütün dil kurallarına karşı çıkarak alışılmışın dışında imgeler kullanmışlardır.
Sanatçılar, iç akışı engellediği düşüncesiyle noktalama işaretlerine karşı çıkmışlardır.
Akımın kurucuları, sanat hayatlarının başlangıcında dadaizm akımının etkisinde kalmışlardır.
Bu akım özellikle şiir türünde etkili olmuştur.
Gelenek, görenek ve törelere karşı çıkan bu akım, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yerini Egzistansiyalizm’e (varoluşçuluk) bırakmıştır.