Ana Sayfa Edebiyat Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı Nazım Türleri

Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı Nazım Türleri

49735
0

Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı Nazım Türleri

Tekke şiirinde görülen ve dinsel içerikli konuları işleyen ilahi, nefes, deme, devriye gibi ürünler birer nazım biçimi değil birer nazım türüdür. Çünkü bunlar biçimsel özellikleri bakımından koşmaya benzerler. Genellikle 7’li, 8’li ve 11’li hece ölçüsüyle yazılırlar. Bu nazım türlerinde dörtlük sayısı genellikle 3 – 7 arasındadır.

Tekke edebiyatı nazım türleri şunlardır:

A) İlâhi:

  • Allah’ı övmek, ona yalvarmak için yazılan şiirlerdir.
  • İlâhiler genel anlamda bir tarikatın izini yansıtmadan Allah’ı överler. Yine de ilâhiler tarikatlara göre adlar almıştır: Mevlevîler ilâhiye “âyin”, Bektâşîler “nefes”, Gülşenîler “tapuğ”, Halvetîler “durak”, diğer tarikatlar “cumhur” veya “ilâhi” demişlerdir.
  • Özel bir ezgi ile söylenirler.
  • Divan şiiri türlerinden tevhit ve münacaatın halk edebiyatındaki karşılığıdır.
  • İlâhilerde genellikle 8’li hece ölçüsü kullanılır. Aruz ölçüsü ile yazılan ilâhiler de vardır. Aruz ölçüsü kullanılan ilâhiler gazel şeklindedir.
  • Şair son dörtlükte mahlasını veya adını söyler.
  • İlâhi türünün en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Örnek:

Aşkın aldı benden beni            www.edebiyatvedil.net
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür
Aşk denizine daldırır
Tecellî ile doldurur
Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dün ü gün endişem
Bana seni gerek seni

Sûfîlere sohbet gerek
Ahîlere ahret gerek
Mecnunlara Leylî gerek
Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç hûri
İsteyene sen ver anı
Bana seni gerek seni

Yunus durur benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksûdum
Bana seni gerek seni  (Yunus Emre)

 

B) Nefes:

  • Bektaşî tarikatından olan tekke şairlerinin yazdıkları tasavvufî şiirlerdir.
  • Vahdet-i vücut (varlığın birliği) kavramı, nefeslerin başlıca konusudur. Bunun yanı sıra Hz. Muhammet ve Hz. Ali için övgüler de söylenir.
  • Tekke şairleri nefesleri kutsal bir esinle söylediklerine inanırlar.
  • Nefeslerde kalenderâne ve alaycı bir üslûp göze çarpar.
  • Pir Sultan Abdal, nefesleriyle ünlüdür.

Örnek
Güzel aşık cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rızâ lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi

Yemeyenler kalır nâ-çâr
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi

Bu dervişlik bir dilektir
Bilene büyük devlettir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi

Çıkalım meydan yerine
Erelim Ali sırrına
Can u başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi

Aşıklar harâbât olur
Hak katında kutlu olur
Muhabbet baldan tatl’olur
Doyamazsın demedim mi

Pir Sultan Abdal şâhımız
Hakk’a ulaşır rahımız
On İk’imam katarımız
Uyamazsın demedim mi  (Pir Sultan Abdal)

C) Deme:

  • Alevîlerin dini törenlerde söyledikleri tasavvufî görüşlere uygun şiirlerdir.
  • Genellikle 8’li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir.

Örnek:

Gel benim sarı tanburam            www.edebiyatvedil.net
Sen ne için inilersin?
İçim oyuk, derdim büyük
Ben anınçün inilerim

Koluma taktılar perde
Uğrattılar bin bir derde
Kim konar kim göçer burda
Ben anınçün inilerim

Göğsüme tahta döşerler,
Durmayıp beni okşarlar,
Vurdukça bağrım deşerler
Ben anınçün inilerim.

Gel benim sarı tanburam
Dizler üstüne yatıram
Yine kırıldı hâtıram
Ben anınçün inilerim

Sarı tanburadır adım
Göklere ağar feryâdım
Pir Sultan’ımdır üstâdım
Ben anınçün inilerim  (Pir Sultan Abdal)

 

D) Nutuk:

  • Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat âdâbını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.
  • Didaktik şiirlerdir.
  • Belli usullerde ezgili söylenir.

Örnek:

Evvel tevhid sürer mürşid dilinden
Erişir canına cânına fazlı Hudâ’nın
Kurtulursun emârenin elinden
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın

İkincide verir lafzatu’llâhı
Anda keşf ederler sıfatu’llâhı
Hasenât yeter der eder günâhı
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın

Üçüncüde yâ Hû ismini oku
Garib bülbül gibi durmayıp şakı
Kendi vücudunda bulagör Hakk’ı
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın

Dördüncü esmâya nâil olasın
Enal’-Hak sırrına vâkıf bulasın
Dahi ölmezden sen evvel ölesin
Erişir cânına fazılı Hudâ’nın

Gel imdi sen dahi şeyhin hâline
Karışasın evliyânın yoluna
Dalasın sen âb-ı hayat gölüne
Erişir cânına fazlı Hudâ’nın

E) Devriye:

  • Tasavvuftaki “devir” kuramını anlatan şiirlerdir.
  • Devir kuramı; Hz. Muhammed’in “Ben Nebi iken Âdem su ile çamur arasındaydı.” hadisi ile ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki Hz. Muhammed, yeryüzüne sonradan gelmiştir. Halbuki ruh hâlinde olan Hz.Muhammed ezelden beri vardır. Vakti gelen ruh maddî âleme iner. Önce cansız varlıklara, sonra bitkilere, hayvanlara, insanlara en sonunda da insan-ı kâmile geçer. Oradan da ilk ve en yüce ruha yani Allah’a döner ve onunla birleşir. Devriyeler bu döngüyü işleyen şiirlerdir.

Örnek:

Cihan var olmadan ketm-i ademde                www.edebiyatvedil.net
Hak ile birlikte yekdaş idim ben
Yarattı bu mülkü çünkü o demde
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben

Adem’in sulbundan Şit olup geldim
Nuh-i nebi olup Tufan’a daldım
Bir zaman bu mülke İbrahim oldum
Yaptım Beytullah’ı taş taşıdım ben

Zekeriyya ile beni biçtiler
Yahya ile kanım yere saçtılar
Davut geldim çok peşime düştüler
Mühr-i Süleyman’ı çok taşıdım ben

Mübarek asayı Musa’ya verdim
Ruhu’l-kuds olup Meryem’e erdim
Cümle evliyaya ben rehber oldum
Cibril-i Emin’e sağdaş idim ben

Bu cihan mülkünü devr edip geldim
Kırklar makamında erkana geldim
Şah-ı velayetten kemer-best oldum
Şah-ı Merdan ile sırdaş idim ben

Şükür matlabımı getirdim ele
Gül oldum feryadı verdim bülbüle
Cem olduk bir yere ehl-i Beyt ile
Kırklar meydanında ferraş idim ben

Hamdülillah şimdi Şirî dediler
Geldim gittim zatım hiç bilmediler
Kimseler bu remzi fehm etmediler
Her gelen mahluka kardeş idim ben  (Şirî)

 

F) Şathiye:

  •  Arapça’da alaylı söz anlamına”Şath” kelimesinden türeyen şathiyeler, inançlardan alaycı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. İlk bakışta saçma veya dine hakaret gibi alğılanan bu şiirlerin yorumlandığında tasavvufla ilgili çeşitli kavramlara değindiği anlaşılır.
  • Şathiyelerde Allah’ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı, diğer bir deyişle Allah’ın cezalandırıcılığından çok bağışlayıcı yönünün ön plana çıkarıldığı düşünülür.
  • Şathiyelere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır.
  • Bazı medrese hocaları şathiyeleri küfür olarak kabul etmiştir.

Örnek:

Yeri göğü ins ü cinni yarattın
Sen ey mimarbaşı eyvancı mısın
Ayı, günü, çarhı, burcu var ettin
Ey mekân sahibi rahşancı mısın

Kullanırsin kanatsızca rüzgarı
Kürekle mi yaptın sen bu dağları
Ne yapıp da öldürürsün sağları
Can verub can alırsın sen cancı mısın

Sekiz cennet yaptın sen Âdem içün
Adın büyük bağışla anın suçun
Âdem’i çıkardın cennetten niçün
Buğday nene lazım harmancı mısın

Bu kışlara bedel bu yazı yaptın
Evvel bahara karşı güzü yaptın
Mizanı iki göz terazi yaptın
Bakkal mısın yoksa dükkancı mısın

Kazanlarda katranların kaynarmış
Yer altında balıkların oynarmış
On bu dünya kadar ejderhan varmış
Şerbet mi satarsın yılancı mısın

Esirci misin koydun cehenneme Arap
Hoca mısın okur yazarsın kitap
Aslın kâtib midir görürsün hesap
İhtisabın mı var yok hancı mısın

Yüz bin cehennemin korkmam birinden
Rahman ismi nazil değil mi senden
Gaffâr’uz-zünûbum demedin mi sen
Affet günahımı yalancı mısın

Bilirsin ben kulum sen sultanımsın
Kalpte zikrim dilde tercümanımsın
Sen benim canımda can mihmanımsın
Gönlümün yârisin yabancı mısın

Beni delil eyler kendin söylersin
İçinden Azmî’yi pazar eylersin
Yücelerden yüce seyran eylersin
İşin seyran kendin seyrancı mısın (Azmî)

 

 

Halk Edebiyatının Genel Özellikleri için TIKLAYINIZ

 

 

www.edebiyatvedil.net

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz